Milli Eğitim Bakanı diyor ki on altı bin okul müdürü kanunla
görevinden alındı. Görevden alınıp atanamayanlar mahkemeye gidiyor, mahkemenin
verdiği karar göreve iade değildir. Komisyonların kararlarına itiraz ediyorlar,
mahkeme haklı bulduklarını yeniden değerlendiriyoruz. Yani özetle istediğiniz
kadar mahkeme kazanın. Değerlendirir yeniden kapının önüne koyarız. Mahkemeler
vız gelir tırıs gider. Biz bildiğimizi okumaya devam edeceğiz. Aslında bu
hukuka meydan okumaktır ve hukuku bu ülkede yok saymaktır. Şimdi Sayın Bakan a
şu soruları sormak zorundayız.
1-Neden kurduğunuz komisyonlarda hep yandaş sendikanızın
müdürleri mülakatı kazanıyor da diğer sendika mensupları kazanamıyor?
2-Neden hukuk bu değerlendirme kriterleri objektif değildir
dediği halde yeniden aynı kriterlerle değerlendirme yaptınız?
3-Neden yürütmeyi durdurma kararlarını uygulamadınız? Bölge
idareye itiraz ettiğiniz bu dairede sizin iptal taleplerinize ret verdiği halde
neden yürütmeyi durdurma kararlarını uygulamadınız?
4-Bir değil üç kez mahkeme kazandıkları halde siz yeniden
aynı komisyonlarla değerlendirme yaptırıyorsunuz. Oysa diyorsun ki mahkeme
komisyonların verdiği puanları ret ediyor. Buna rağmen şimdiye kadar neden hep
aynı komisyonlarla değerlendirme yapıyorsunuz?
5-Anayasa Mahkemesinin dershanelerle ilgili verdiği kararı
neden uygulamadınız? Danıştay mahkemesi de sizi haksız buldu peki buna uydunuz
mu?
6-Şube Müdürlükleri için verilen kararı neden uygulamadınız?
Bakan Bey ve ekibi hukuk kararlarını uygulamıyor çünkü
uygularsa kim stajyer öğretmenleri korkutup yandaş sendikaya üye yapacak. Kim
İHH nın kumbaralarını sınıflara koyup öğrencilerin cep harçlıklarını hiç
edecek. Ensar Vakfının kurduğu sigorta reklamını kim yapacak. Bu emir eri okul
müdürleri olmasa kim siyasilerin yönetmelikte kanunda olmayan taleplerini
harfiyen yerine getirecek?
Aslında Milli Eğitim
Bakanlığı yalnız hukuka meydan okumuyor. Aslında aynı zamanda devlete de meydan
okumaktadır. Milli Eğitimi başta Eğitim
Birsen, Ensar Vakfı ve İHH nın çiftliğine dönüştürmüş bulunmaktadır. Bir yandan
devlete paralel olarak etlenen, semiren, hükümran olan cemaatlerden şikayetçi
olacaksınız, öbür yandan devlet işleyişini kendi kurduğunuz paralel dernek ve
sendikalara emanet edeceksiniz. Bu nemenem çelişkidir. Artık Bakan Bey
Bakanlığını İl Ve İlçe Müdürleri görevlerini bilip gereğinin yapmalıdırlar.
Milli Eğitim
Bakanlığını istediğiniz kadar devlet ciddiyetine davet edin hiçbir anlam ifade
etmez. Çünkü devleti AKP nin ve ona biat eden oy toplayan dernek vakıf ve
sendikaların arka bahçesi olarak görmekteler. Bu ülkede yalnızca bunlar vergi
veriyor, askerliği yalnızca bunlar yapıyor, yalnızca bunların yakınları şehit
oluyor. İşte sakat bakış bunları görmemekte yatmaktadır.
Diyorlar ki;
vergiyi sizler vereceksiniz bölüşümü biz dilediğimiz gibi yapacağız. Askerliği
sizler yapacaksınız biz çocukları askere göndermeyeceğiz, yaşları gelince
patlatırız bir bedelli veririz parayı alırız tezkereyi. Şehitlik size yakışır,
gider vatan için ölürsünüz biz sizin geride kalan yakınlarınıza kıyak geçeriz. Tehlikeler
karşısında, tehditler karşısında birlik
ve beraberlikten bahsedince bizi onaylayacaksınız. Aksi davranır ve
konuşursanız vatan haini olursunuz. Ancak vatanseverlik bize yakışır. Devlet bize
yakışır. Sizlere ise marabalık yakışır.
Sonuç olarak her
şeye rağmen şimdilik istediğinizi alıyorsunuz. Çünkü vatan sevdamız makamla
mevkiyle, parayla pulla ölçülemeyecek kadar yücedir. Ancak bu nereye kadar sürer; ne kadar daha
kölelik yaparız işte orası meçhul.