Millet; insanların din, dil,
vatan, bayrak, amaç birliği gibi ortak değerler etrafında birleşerek vücuda
getirdikleri sosyal bir yapıdır. Milleti millet yapan ortak bir hayat tarzı,
ortak bir anlayışı, amaç birlikteliği, aynı değerlere sahip oluşu, ortak bir
duygu dünyası, olaylara ortak bir bakış açısının oluşudur.
Devlet; milletin oluşturduğu görevler,
sorumluluklar, makamlar, merciler, yetkiler ve kurallar bütünüdür. Devlet
millet için kurulur ve millet için çalışır. İnsanlar kendilerini emin
hissettikleri ölçüde devletleri var sayılır. Devlet millet tarafından kurulur
ve milletine hizmet için çalışır. Dışarıya karşı halkın menfaatini korumak,
içeride refahını sağlamak, güvenliği korumak devletin vazifesidir. Millet, ülke
ve egemenlik devletin temel direkleridir.
Milletler devletleri ile, devletler
milletleri ile var olur ve yaşarlar. Devleti olmayanın milletinden bahsetmek
abesle iştigaldir. Devletin gölgesi tüm beşeri faaliyetlerin üstüne düşer.
Sosyal refah, iç düzen, iç ve dış güvenlik, halk sağlığı ve benzeri konular için
uğraşır, bundan da meşruiyet kazanır. Kural koyar, düzenler, yetkilendirir,
yasaklar ve idare eder. Ülke adını vereceğimiz bir toprak olmalı ve o toprak
üzerinde insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuki kurallar
içerisinde belirli bir düzende yaşıyor olması gerekir. Ancak devlet, sınırları
öngörülebilir bir toprağa sahip olmalıdır.
Kökleri tarihin derinliklerine uzanan,
değerleri ilahi bir güce dayanan ve onur duyacağımız bir geçmişe sahip olan
milletimiz her zaman devletine sahip çıkmış, devleti de her zaman milletinin
hizmetinde olmuştur. Bu anlayış içerisinde inancından da aldığı güçle dünyada
adaleti ihdas etmiştir. Devletine başkaldırmayı ihanet saymış, ihanetin
bedelini ise başı ile ödetmiştir. Devlet topraklarını ve halkını iç ve dış
tehlike ve düşmanlardan korumak için asker beslemiş ve o askerleri de silahla
donatmıştır. Varlığını ve devamiyetini bu yolla sağlamış, bunun için ordular
ihdas etmiştir. Türk milleti ise bu kurumu kutsal saymış ve inancıyla
özdeşleştirerek “Peygamber Ocağı” olarak isimlendirmiştir.
Son yüzyılda birçok badire atlatan ülkemiz
son on yılda durulmaya ve bölgesinde söz sahibi olmaya başladı. Otuz yıldır
terör belası ile başı dertte olan milletimiz de son yıllarda rahatlamış,
karamsar tablolar çizen yorumculardan kurtulmuş, rahat bir nefes almaya
başlamıştı. Terör ile bu ülkede yol alamayacağını anlayanlar takiyyenin en
kralını yapmış, siyaseten ve siyasetini de silah gücüyle destekleyerek, can
korkusu saldığı masum vatandaşların oyuyla hiç te onaylamadığı ve inanmadığı
demokratik sisteme, elbise değiştirerek girdi. Kendi içlerinde yaşamış
oldukları ayrışmanın bedelini masum halka ve onun biricik evladı olan
Mehmetçiğe ödetmeye başlayınca devlet devletliğini göstererek devlet ve millet
düşmanlarının hakkından gelmeye başlayınca bu aklı evveller “Silahlar sussun.”
, “Orantılı güç kullanılsın.” gibi akla mugayir söylemlerle şapır şapır
terlemeye başladılar. Kardeşleri dağda terör yuvaları oluştururken,
kandırdıkları ve zorla dağa çıkardıkları insanlar vasıtası ile şehirlerde ve
askeri bölgelerde kurdukları tuzaklarla ve yerleştirdikleri bombalarla onlarca
insanı öldürürken, evlere ve annelerin yüreğine ateş düşürürken acaba hangi
orantılı gücü kullanmışlardı. Bir kere başvurdukları yol bir terör yoludur ve
taraftarları teröristtir. Ülkeyi ve devleti parçalamaya çalışan teröristin suçu
ihanet, bu suçun cezası da yasalarla belirlenmiştir. Taraf belli etmeden
“Silahlar sussun.” ifadesi eğer askere ve teröristlere söylenmiş ortak bir söz
ise, bu bile başlı başına bir ihanet sayılır. Yüzünde maske, elinde Molotof
kokteyli, ortalığı savaş alanına çevirenlere karşı yapılacak muamele devletin
güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirip yargı önüne çıkarmak
olacaktır. Bunu yaparken de herhangi bir oran aranmaz. Çünkü karşındaki vatan hainidir,
millet düşmanıdır ve vatan millet düşmanlarına karşı hiçbir devletin, milletin
ve inanışın müsamahası yoktur. Silahlar susmalı ama kimin. Devletine
başkaldıran vatan hainlerinin silahları susmalı ve hatta o silahlar devlete
teslim edilmeli. Bu ortamda devletinden yana taraf olmayanlar ve milletinden
yana tavır almayanlar da bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla aynı kefede
değerlendirilmelidir. Kandan beslenen siyasiler bilmelidir ki tükürüğü ile
birilerini boğacağını iddia edenler, kendi kinleri içinde boğulacaklardır. Sizi
ve size destek veren yerli ve yabancı hainleri bu ülke bugüne kadar insanca
baktığı gibi bundan sonra gereken cezayı vermesini de, sizi hak ettiğinizle baş başa bırakmasını da
bilir.