“Hiç şüphesiz Haçlıların en büyük
zaferi, bizim tarih kitaplarımızdır!” diyor mütefekkir Cemil Meriç. Mekânı cennet olsun. Okullarımızda
okuttuğumuz tarih kitaplarını sanki onlar yazmış. Tarihi gerçekler çarpıtılarak
bize öğretildi ve tarihimizden utanır bir hal içerisinde bırakıldık. Sadece
kitaplarımızda değil ekranlarımızda ve sahnelerimizde de aynı oyun oynanmış ve
ne kadar Osmanlı düşmanı, din düşmanı fikir var ise bize adeta dayatılmıştır.
Osmanlı,
inancından aldığı bilinçle her ferdi vakur, ağırbaşlı ve asildi. Hepsi aynı
terbiye ile yetişmişti. Avrupa, nezaketi ve kibarlığı Osmanlı’dan öğrenmiştir. Osmanlı’da
başkalarını inciten söz ve gülüşler serdedilmezdi. Sokaklarda insanları rencide
eden fiillerden beri durulurdu. Yüksek sesle konuşmak bile ayıp sayılırdı.
Böyle bir milletin çocukları nasıl oldu da tarihinden utanır hale geldiler.
Nasıl oldu da böyle bir milletin tarihi farklı yazıldı ve bu milletin
çocuklarına okutuldu. Okutulmakla kalınmadı, nesline hakaret eden ve kendine bu
tarihi yutturanlara hayran bırakıldı.
Tiyatro,
insanları yönlendirmek için en güzel araçlardan biridir. Bizim ise önem
vermediğimiz alanların başında geliyor. Fakat bizim üzerimizde oyun
kurgulayanlar bu alanı çok iyi kullanmış ve fikirlerini inceden inceye çok
güzel işlemişleridir. Bunun farkına vardıkça yavaş yavaş bu alana yöneldik ve
yeni yeni inancımıza, tarihimize, örfümüze ve adetlerimize uygun oyunlar
sergilemeye başladık. Modern Türkiye tarihinin ilk siyasi darbesi olarak
görülen Sultan Aziz`in tahttan indirilmesi ve ardından şüpheli ölümünü anlatan
"Büyük Oyun-İlk Darbe" tiyatro oyunu da bunlardan birisi. Tarihimizi
yeniden anlamayı ve tarihi gerçekleri olduğu gibi öğrenmeyi amaçlayan oyun
eksiklikleri ile birlikte takdir edilecek bir sunumdu. Bugünü anlamak için
tarihi iyice öğrenmeliyiz. İnsan müsveddelerinin İngilizlerin yardımı ile kendi
milletine ihanet ettiği ve kendinden sonraki bütün darbelerin anası sayılan 29
Mayıs 1876, I. Meşrutiyet Darbesi bize yıllarca övgü ile anlatılmış ve tarih
kitaplarımıza öylece işlenmiştir. Sultan Abdülaziz’i devirmek ve meşrutiyeti
ilan etmek için kurulan darbeci cunta sadece kendi emelleri uğruna bir devletin
yıkılışına sebep olmamış, aynı zamanda kendilerinden sonraki hainlerin de fikir
babaları olmuştur.
Osmanlı darbelerinin anası ve kendinden
sonraki darbelere kötü bir örnek teşkil eden I.Meşrutiyet Darbesi 1877-78
Türk-Rus Harbi’nin çıkmasına ve bu büyük savaşta Osmanlı Devletinin yenilmesi
sonucu Balkanların çok büyük bir kısmının kaybedilmesine sebep olmuştur. Bunu
II. Meşrutiyet Darbesi veya Jön Türk İhtilali, 31 Mart İhtilali, 21 Haziran
1912 Halaskâr Zabitan Gurubu İsyanı, 23 Ocak 1913 Babıâli Baskını, 11 Haziran
1913 Mahmut Şevket paşa Suikastı takip eder. Hepsinin akıl hocası I. Meşrutiyet
darbesi olmuştur. Bu darbeler Cumhuriyet döneminde de devam eder ve en sonunda 15
Temmuz Darbesi ile yeniden hayat bulmaya çalışır. Tanklara ve kurşunlara karşı “15
Temmuz”, Türk milletinin kılık değiştirmiş işgal kuvvetlerine karşı yeniden bir
tarih yazdığı gündür. İşte bütün bunların temelinde olan ihaneti görmek için
tarihi iyi okumamız ve çocuklarımıza iyi okutmamız gerekir. Senaryo hep aynı,
oyun kurucular da hep aynı olmuştur.
Yönetmenliğini Kenan
Korkmaz`ın üstlendiği, senaryo uyarlamasını Yusuf Akçay`ın yaptığı ve
sponsorluğunu Esenyurt Belediyesi’nin üstlendiği, modern Türkiye tarihinin ilk
siyasi darbesi olarak görülen Sultan Aziz’in tahttan indirilmesi ve
ardından şüpheli ölümünü anlatan "Büyük Oyun-İlk Darbe" tiyatro oyunu
ile tarihimizdeki bir gerçeği sahnede görmüş olduk. Yıllarca bize intihar veya
şüpheli ölüm diye yutturulan Sultan Abdülaziz’in ölümünün hainler tarafından
nasıl icra edildiği ve savaş alanlarında yenilmeyen bir devletin ihanetle nasıl
yıkıldığı gözler önüne serilmektedir. Dekor, ışık ve oyuncuların harika olduğu
oyunun elbette eleştirilecek yönleri vardır. Eksiklikleri de olabilir. Bunlar
yeni oyunlarda telafi edilebilir.
Tarihi
gerçeklere, inancımıza ve örfümüze uygun yeni tiyatro gösterileri ile tarih sahnesindeki
yerini tiyatro sahnelerine yansıtabilen bir anlayışın hâkim olduğu bir ülke
olmak ümidi ile…